14 Mayıs genel seçimlerini “Erdoğan’ın gireceği en zor seçim” olarak nitelendiren siyaset bilimci Cuma Çiçek, genel af iddialarını ve politikadaki son gelişmeleri yorumladı.
Siyaset bilimci Cuma Çiçek ile genel af iddialarını, yeni bir çözüm sürecinin doğma ihtimalini ve Millet İttifakı’nın Kürt politikalarını konuşulduğu DUVAR’daki değerlendirmeleri aktaralım:
‘Erdoğan’ın girdiği en zor seçim’
Siyaset bilimci Cuma Çiçek, 14 Mayıs genel seçimlerini ‘Erdoğan’ın girdiği en zor seçim’ olarak nitelendirdi. “Erdoğan tarihinde görmediği kadar bir oy kaybıyla karşı karşıya” diyen Çiçek, Erdoğan’ın sokaktaki ikna kabiliyetini de büyük oranda kaybettiğini söyledi. Erdoğan’ın elindeki kartların azaldığını belirten Çiçek şöyle konuştu: “Siyasal anlamda insanları ikna etmek, kendi kitlesini yanında tutmak, yeni kitleleri etrafına toparlayabilmek için çok fazla enstrümanı yok. Benim görebildiğim kadarıyla hali hazırdaki enstrümanlarından bir tanesi deprem. Deprem bölgesinde konut yapımlarını hızlandırıp seçimlere kadar biraz bunu görünür kılmak üzerinden insanları ikna edebilir. Zira bunun dışında ekonomik anlamda yapabilecekleri bir şey yok, aksine kampanyalarına negatif bir etkisi var ekonominin. Haklar ve özgürlük tablosunda da negatif bir tabloyla karşı karşıyalar. Sadece deprem üzerinden yeni söylem kurma ve depremin yıkımını giderici işleri biraz hızlandırıp görünür kılmak üzerinden insanları ikna edebilir.”
”Kendisine oy veren Kürtleri bir arada tutmak adına hem de daha dindar camiadaki oy kaybını engellemek adına bir genel af çıkarabilir”
Erdoğan’ın, daha önce kendisine oy vermiş ancak şu an CHP’ye ve kısmen HDP’ye giden oyları durdurmak adına da girişimlerde bulunacağını söyleyen Çiçek, “Aslında bunun kısmen mesajları da verildi. Diyarbakır Cezaevi müzeye dönüştürüldü. Selahattin Demirtaş hakkı olmasına rağmen hiç beklenmedik bir şekilde babasını ziyaret edebildi. Hükümetin önleyici değil kolaylaştırıcı bir pozisyon aldığını gördük. Dolayısıyla buna dair elimizde sinyaller var. Genel af meselesi olabilir mi, olabilir. Şu an Türkiye’de cezaevi meselesi çok büyük bir mesele. Çok sayıda insan içeride. Hem Kürt camiasından hem Gülen örgütü üzerinden tutuklanmış çok fazla insan var. Dolayısıyla hem kendisine oy veren Kürtleri bir arada tutmak adına hem de daha dindar camiadaki oy kaybını engellemek adına bir genel af çıkarabilir” diye konuştu.
Erdoğan’ı ‘risk alma kapasitesi yüksek lider’ olarak tanımlayan Çiçek, “Bu kadar riskli olan bir seçimde zaten risk alma kapasitesi yüksek olan Erdoğan’ın risk alma kapasitesinin daha da artacağını düşünüyorum. Geçmişte bu kadar zorda değildi ama bugün çok zorda ve seçimi kaybetmesi çok büyük bir ihtimal. Altını bir daha çizeyim. Bu, HDP’ye oy veren Kürtleri ikna etmekten öte zaten AK Parti’ye oy vermiş ama oradan kopma eğilimi gösteren Kürtleri tutmak için çıkarılacak bir genel af olabilir. Ayrıca İslami camiada şu anda devasa bir kopuş var. DEVA Partisi’ne, Gelecek Partisi’ne ve kısmen Saadet Partisi’ne giden oylar var. Var olan kayıpları durdurma amaçlı bir genel af gündeme gelebilir” ifadelerini kullandı.
”Anadil meselesinde bile Millet İttifakı’nın umut veren bir girişimi yok
Millet İttifakı’nın Kürt politikasına ve çözüm sürecine dair tutumlarını da değerlendiren Çiçek, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun PKK’nin silah bırakması meselesini çözeceğine dair elimizde bir sinyal yok. Selahattin Demirtaş’ın Meral Akşener’e kahvaltı davetinden beri HDP, Millet İttifakı ile daha doğrudan ilişki kurup o ittifakın bir parçası olmaya çalışıyordu. Daha genişletilmiş bir demokratik cephe kurma arayışı vardı HDP içerisinde. Ama süreç HDP’nin dahil olduğu bir formülle tamamlanmadı. Tam aksine HDP’nin dışarıda bırakıldığı bir süreçle sonlandı. Dolayısıyla Millet İttifakı, HDP’nin bütün çabasına ve çağrısına rağmen o masaya HDP’yi dahil etmedi. Şu an HDP benim görebildiğim kadarıyla şartsız bir destek süreci yönetiyor. İkinci olarak Millet İttifakı, HDP ile siyaset yapmayabilir, ortak bir siyaset kurmayabilir, ittifakın parçası kılmayabilirdi ama en azından Kürtlerin Kürt sokağındaki taleplerini mutabakat metnine dahil edebilirdi. Anadil meselesinde bile Millet İttifakı’nın umut veren bir girişimi yok” şeklinde konuştu.
Millet İttifakı’nın hükümet programını ‘Kürt meselesine kör bir metin’ olarak gören Çiçek, “Millet İttifakı’nın ikinci bir metni var o da seçilecek olan cumhurbaşkanının oyun alanını belirleyecek olan bir metin. Anayasa değişikliği önerisi var metinde. Kürt meselesinin temel öğeleri olan ilk 4 madde, anayasanın girişi, anadille ilgili olan madde ve vatandaşlığa ilişkin olan maddelerde şu an bir değişiklik önerisinin bulunmadığını görüyoruz” dedi.
Millet İttifakı’nın kayyımlar politikasında ‘kısmi bir umuttan’ bahsedilebilir
Kürt meselesinde en kritik olan konuların başında kayyımlar meselesinin geldiğini söyleyen Çiçek, Millet İttifakı’nın kayyımlar politikasında ‘kısmi bir umuttan’ bahsedilebileceğini söyledi. Hali hazırda herhangi bir belediye başkanı hakkında soruşturma açılmasının kayyım atayabilmek için yeterli gerekçe oluşturduğunu söyleyen Çiçek, “Buna karşın Millet İttifakı’nın yapmış olduğu öneri 80 anayasasının biraz daha yumuşatılmış hali. Kayyımları bir bütün olarak ortadan kaldırmayan, biraz daha bunu zorlaştıran bir düzenleme ile karşı karşıyayız. Düzenlemeye göre belediye başkanları ancak bir yargı makamının talebi üzerine görevden alınabilecek. ‘Başkasını alsak bile yerine belediye meclisinden biri seçilecek’ deniliyor ama kayyımları ortadan kaldırmıyorlar. 1961 anayasasında bile belediyeler üzerinde tam bir yargı güvencesi vardır. Herhangi bir belediye başkanı herhangi bir suçtan ceza almadığı sürece hiçbir makam onu görevden alamaz. Bunun bile gerisinde bir önerisi var şu an Millet İttifakı’nın” diye belirtti.
Millet İttifakı’nın reform çerçevesinin olumlu ancak alanının dar olduğunu söyleyen Çiçek sözlerini şöyle bitirdi:
“En azından tutuklamalar azalabilir, cezaevindeki kimi hukuksuz tutuklamalar sona erebilir. Yurt dışında sürgünde olan birtakım insanlar geri gelebilir. Bizim elimizde Kürt meselesine ilişkin üç tane referans süreci var. Kürtler İmralı sürecini, OSLO sürecini ve 2013-2015 sürecini yaşadılar ve buradan birtakım deneyimler ortaya çıktı. Bu mesele nedir, nasıl çözülür, aktörleri kimlerdir gibi bir takım referanslar oluştu. O referanslarla mücadele edecek ya da o referanslardan öteye söz kurabilecek bir Millet İttifakı şu an ne yazık ki yok. 7 yıllık bu otoriterleşme süreci hem Kürtler içerisinde hem de Türkiye’nin genelinde böyle bir nefes almayı yeterli kılmış durumda. Herkes ‘Bir nefes alsak yeter’ diye bakıyor bu meseleye ama biraz daha zamansal açıdan, daha geniş bir perspektifle bakarsanız, zaman aralığını son 7 yıl değil de son 20 yıla çıkarırsanız açıkçası şu an Millet İttifakı’nın Kürt meselesine dair pozisyonunun çok da umut veren bir pozisyon olmadığını söyleyebiliriz. Yeni bir çözüm süreci ortaya hemen çıkmaz ama ihtimali artar. Kürt meselesine dair ciddi bir çözüm girişiminin bir sonraki seçimde olacağının kanaatindeyim.”