Meclisteki gelişmeler “Kürt sorunu çözüldü” iddiasını çürütüyor…
”Diller bizim için bir ayrılık vesilesi değil, bir bütünleşme ve zenginlik meselesidir. Onun için on yıllardır dediğimiz gibi, anadil ana sütü gibi helaldir ve herkesin hakkıdır.”
Bu sözler Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkanvekili Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’a ait.
Kurtulmuş bu sözleri Ekim 2021’de Mardin temasları kapsamında katıldığı bir toplantıda söyledi.
İktidarın en yetkili ikinci ismi Kurtulmuş, “anadil ana sütü gibi helaldir ve herkesin hakkıdır” diyor ama uygulamada sorunlar var.
Bir diğer deyişle Türkiye’de Kürtçeye karşı engel ve kısıtlamalar birçok alanda devam ediyor.
Kürtçeye karşı engel bir kez daha tekrarlandı
Kürtçe, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) “X” ve “bilinmeyen dil” olarak kayıtlara geçiyor. Dün TBMM’de bu bir kez daha tekrarlandı.
Halkın Demokrasi Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, bütçe görüşmelerinde konuşmasını Kürtçe yapmak istedi.
Bir süre Kürtçe konuşan Taşçıer’in konuşması TBMM Başkanvekili Haydar Akar tarafından kesildi.
Mikrofonu kapatılan HDP’li Taşçıer’in, kendi anadilinde konuşmasına devam edeceğini söylemesi üzerine, Akar konuşma hakkı vermeyeceğini söyledi.
Bu durum “AK Parti iktidarı ‘Kürt sorunu çözdük’ diyor ama mecliste Kürtçe konuşan vekilin mikrofonu kapatılıyor” şeklinde eleştirilerini beraberinde getirdi.
“Kürtçe milyonlarca Kürt’ün dilidir”
Konu meclis ve Kürtçe yasağı olunca, akla Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Eylül 2021’de İstanbul’un Esenyurt İlçe Başkanlığı’nın açılışında yaptığı konuşma geldi.
Mecliste anlık konuşmaların İngilizce, Arapça, Rusça ve Fransızcaya çevrilmesi için yapılan çalışma ya değinen Babacan, diller arasında Kürtçenin olmamasını eleştirmişti.
Kürtçenin “bilinmeyen bir dil” yazılmasına tepki gösteren Babacan, devamında şunları söylemişti:
“Eğer bilinmeyen dilse hiç olmazsa şöyle bir tercümesini yapıverin de ne olduğu anlasınlar ne olduğunu dinlesinler insanlar, değil mi? Kürtçe milyonlarca Kürt’ün dilidir. Şunun adını bir koyun artık ya. Bir adını koyun. Sonra da ‘Kürt sorunu falan yok’ diyorlar. Sayın Erdoğan diyor mu? Diyor. Sayın Bahçeli diyor mu? Diyor. Peki daha geçen hafta meclis uygulamasında gördük. Kürt meselesi neymiş, ne değilmiş; izledik. Değerli arkadaşlarım, biz bu ırkçı, ayrımcı zihniyetin mutlaka değişmesi gerektiğini söylüyoruz. Bunun için de bu meselenin adını doğru koymak gerekir. Bakın doğru teşhis etmezseniz, çözemezsiniz. İşte bu meselenin adı Kürt meselesidir.”
DEVA lideri Babacan’ın “meselenin adını doğru koymak gerekir” çıkışında haksız sayılmaz.
Sorun var mı, yok mu? Varsa nasıl çözülmeli?
Independent Türkçe”ye konuşan Taşçıer ‘Kürt sorunu mutlaka yasal, anayasal çerçevede ele alınıp çözülmelidir” dedi.
Anayasal güvence olmadan sorunun çözülmesinin imkansız olduğunu aktaran Taşçıer, iktidarların dönem dönem iklime göre yumuşak davranabildiğini, yasal dayanak olmadığı için bir süre sonra yumuşak iklimin yerini sert politikaların alabildiğini söyledi.
“Kürtçe konuşmalarım nedeniyle 30’dan fazla fezleke hazırlandı”
Hakkında 57’ye yakın fezleke olduğunu ve bunların 30’dan fazlasının Kürtçe hitap ve konuşmalar nedeniyle hazırlandığı bilgisini paylaşan Taşçıer, “Kürtçe konuştuğum için ‘terör örgütü propagandası’ mı yapmış oluyorum? Örneğin bütçe görüşmeleri yapıyoruz, Kürtlerle ilgili tek bir şey yok. Kürt dili ve kültürünün geliştirilmesi için tek kuruş para ayrılmamış. Yılda 2-3 Kürtçe öğretmen atanıyor. Bunun bir karşılığı yok. Kürt sorunu mutlaka yasal, anayasal çerçevede ele alınıp çözülmelidir” diye konuştu.
“Biz Kürtçe ile yaşamaya devam edeceğiz”
Kürtçe üzerinde çalışmalar yapan Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi (DİERG) Direktörü Prof. Dr. Aziz Yağan ise son uygulamayla eski alışkanlık ve korkuların devam ettiğinin bir göstergesi olduğu görüşünde.
Kürt toplumunun Kürtçeden vazgeçmediği gibi her platformda dilini konuşmaya devam ettiğine değinen Prof. Dr. Yağan, “Türkiye’de anadili Kürtçe olmayan insanların buna biraz saygı ve hassasiyet göstermesi gerekiyor artık. Çünkü epey bir dönemdir Kürtçe yeterince hasar gördü. Biz Kürtçe ile yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz. İstediğimiz yerde Türkçe veya Kürtçeyi kullanırız. Buna saygı gösterilmesi ve kolaylaştırılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Anadillerin önündeki psikolojik ve hukuksal engeller kaldırılmalı”
Bunun sadece korku meselesi gibi görünmediğini, kimin hangi dili konuşup konuşmayacağına karar verme ve bu hakkı kendinde görme meselesini andırdığını dile getiren Yağan, devamında şunları kaydetti:
Bu doğru bir yaklaşım değil. Sebebi ne olursa olsun anadillerin önündeki psikolojik ve hukuksal engeller kaldırılmalıdır. Kürtler ve Türklerdeki Kürtçeye karşı hoşnutsuzluk, huzursuzluk ve tedirginlik ancak Kürtçenin bölgesinde yaşamayan Kürtler için seçmeli dersin 2 saat zorunlu ders haline getirilmesi, bölgesinde yaşayan Kürtler içinse anadilinde eğitimin başlamasıyla mümkün olacak gibi görünüyor. Daha önce yaptığımız bu önerimizi tekrarlıyoruz.”
“Söylenen lafların içi boş”
Kürt Dil Platformu Sözcüsü Şerefhan Ciziri de birilerinin Kürt sorunu için “bunu çözdük, bitirdik” demekle bitmediğini ve gerçeklerin gün gibi ortada olduğunu söyledi.
Parlamentoda Kürtçeye karşı yapılan engel ve kısıtlamanın bunun en açık göstergesi olduğunu hatırlatan Ciziri, “Parlamentoda 100’e yakın Kürt kökenli milletvekili varsa ve birkaç cümle Kürtçe konuşulmasına tahammül edilemiyorsa, bu demek oluyor ki söylenen lafların içi boş, sadece milliyetçi ve ırkçı kamuoyuna yönelik bazı mesajlar verilmek istendiğindendir. Kürtçenin serbest olduğu ve istenildiği yerde kullanılabiliyor gibi birtakım ifadelerin kullanıldığı söyleniyor. Doğrudur, bazı yerlerde kullanılıyor. Örneğin TRT Kurdi. Ama TRT Kurdi, TRT olmaktan çıkmış, sadece AK Parti propagandası yapan bir organ haline gelmiştir” yorumunda bulundu.
“Övdükleri sürece Kürtçe konuşturuyorlar”
“Sadece sizi öven ve anlatan, göklere çıkaran Kürtçe yayınlara yer veriyorsanız bu Kürtçeye yer verdiğiniz ya da sorunu çözdüğünüz anlamına gelmiyor” diyen Kürt Dil Platformu Sözcüsü Ciziri, sözlerini şöyle tamamladı:
Sizi övdükleri sürece Kürtçe konuşabilirler ama eleştiri veya başka talepler olduğu zaman da önünü kesiyorsunuz. Parlamento maalesef bu konuda iyi bir geçmişe sahip değil. Devamlı Kürtçe konuşan vekillerin sözlerini kesiyorlar. Sonra anlamadık, bu anlaşılmayan bir dil diyorlar. Aslında bir anlamda kendi tahammülsüzlüklerini gösteriyorlar. Kürtçe temelden çözülmediği sürece benzer hikâye ve negatif tavırlar devam edecek. Sorunun çözümü için Kürtçenin eğitim dili ve resmi dil olması lazım. Bu olduğu zaman belki benzer engellemelerle bir daha karşılaşmamış oluruz.”