Bir operasyonun anatomisi!
Rusya’nın açıkça desteklediği Şam-SDG müzakere süreçleri hem ABD’yi hem de Türkiye’yi rahatsız ediyor.
İstanbul Taksim’deki bombalı saldırının ardından Türkiye Suriye’nin kuzey doğusuna yani Kürt silahlı ve siyasi oluşumların öncülüğünü yaptığı yapılara yönelik askeri operasyonlara başladı.
Peki, bütün bu gelişmeler Suriye sahasından nasıl görünüyor? Kürtler ve Şam Türkiye’ye nasıl bakıyor?
Bütün bunları Suriye’den Kamışlı’da yaşayan Dr. Ferid Sadun, Şam’da yayın yapan Vatan Gazetesi’nden Canpolat Şkay, Türkiye uzmanı ve Lübnan En Nahar gazetesi yazarı Sarkis Kassarjian Hediye Levent‘in haberiyle aktaralım:
Dr. Sadun: ABD SDG ile muhalefeti yakınlaştırmak istiyor
Taksim’de sivillerin de hayatını kaybettiği saldırının ardından Türkiye fail olarak PKK’nın Suriye uzantısı olarak nitelendirdiği Suriye Demokratik Güçleri’ni işaret etti.
Daha önce bir operasyona kırmızı ışık yakan ABD ve Rusya’dan yeşil ışık gelmedi ancak Ukrayna’nın işgali sonrası oluşan yeni şartlar bu iki ülkenin tepkisiz kalmasına yol açtı.
Dr. Ferid Sadun bu duruma ilişkin şöyle konuştu;
“Rusya bir taraftan Türkiye’yi kazanmaya çalışırken Amerika diğer tarafta Türkiye’nin stratejik müttefiki olarak kalmasını istiyor. Bu sebeple iki taraf da Türkiye’ye dostluk ilişkilerini geliştirme karşılığında kazanımlar teklif ediyor. Sorun şu ki, Türkiye’nin saldırısı Suriye’nin kuzey doğusunda kaos yaratacak. Saldırı yeni bir göç dalgasını, ekonominin tahrip olması, bölgede radikal örgütlerin ve terörist hücrelerin ortaya çıkması ve göreceli istikrarın sona ermesi ve silahlı grupların yeniden ortaya çıkması gibi gelişmeleri tetikleyebilir. Aynı zamanda bu saldırı SDG’yi hedef alsa da sivilleri ve bölgenin güvenliğini de etkiliyor. Eğer çatışma kısır döngüsü genişlerse bölgesel ve uluslararası fikir ayrılığı da yaratabilir.”
ABD SDG’yi IŞİD’e karşı mücadelede yerel bir müttefik olarak değerlendiriyor ve örgüte destek veriyor ancak Türkiye’nin hava saldırılarının başlamasının ardından Suriye Kürtlerinden ve SDG’den ABD’ye karşı öfke yükselmeye başladı.
Dr. Sadun’a göre, ABD-SDG ilişkisinin görünür sebebi IŞİD ile mücadele olsa da esas sebep ABD’nin bölgeye yönelik projesi.
ABD’nin Suriye topraklarının önemli bir kısmını kontrol eden SDG’yi ve bağlı olduğu öz yönetimi henüz resmi olarak tanımadığını hatırlatan Dr. Sadun, “Amerika’nın bölgede bir projesi var. Bu projenin selameti için Şam hükümeti üzerindeki baskıyı artırıyor, ekonomik yaptırımları güçlendiriyor ve Şam’ı uluslararası düzeyde izole ederek bölgedeki herhangi bir ülkenin Şam ile ilişkilerini normalleştirmesine izin vermiyor. Fakat aynı zamanda rejimin devrilmesine de izin vermiyor. Böylece Suriye kaosa düşmüyor ve radikal grupların kontrolüne girmiyor” dedi.
Ancak ABD başta olmak üzere sahadaki ülkeler ve destekledikleri silahlı gruplar açısından en önemli sorunlardan biri birbirleriyle çatışmaya hazır silahlı grupların olması.
Dr. Sadun’a göre, ABD bu sorunu Türkiye’nin desteklediği grupları da kapsayacak şekilde bütün silahlı yapılarla SDG arasında kanallar açarak çözmeye çalışıyor.
Dr. Sadun ABD’nin bu hedefini şöyle anlatıyor;
“Amerika SDG ve muhalif gruplar arasında bir ittifak kurmak istiyor. Yani, rejim ve muhalefet arasında bir dengeyi muhalefet ile öz yönetim arasında yeni bir yaklaşım yaratarak kurmaya çalışıyor. Böylece, Amerika’nın çıkarları doğrultusunda siyasi bir çözüm devreye girebilir. Bu hedefin gerçekleşmesi için Amerika’nın Türkiye’nin onayına ve katılımına iki sebeple ihtiyacı var; birincisi, Türkiye’deki ve Türkiye’nin etkisindeki muhalefet. İkincisi, Türkiye’nin SDG’yi terörist güçler olarak tanımlaması. Bu nedenle, SDG ile Türkiye arasında bir mutabakat yapılmalı ki, SDG ve muhalefet arasında bir yeni yaklaşıma Türkiye ikna edilebilsin.”
Tam da bu noktada Rusya’nın açıkça desteklediği Şam-SDG müzakere süreçleri hem ABD’yi hem de Türkiye’yi rahatsız ediyor.
Şam ile SDG arasında henüz çözümden çok uzak olan çok sayıda sorun olduğunu belirten Dr. Sadun “SDG Şam’dan öz yönetimi tanımasını isterken Şam, bütün Suriye topraklarının kontrolünün kendisine döndükten sonra anlaşma yapmak istiyor. Diğer taraftan SDG ve Şam arasında askeri ve güvenlik seviyelerinde koordinasyon var ve eğer Türkiye bir kara operasyonu yaparsa uluslararası müttefiklerin yardımı ile Suriye topraklarını birlikte savunacaklardır. İki taraf da Türkiye’nin işgalini kendi varlıklarına yönelik çok büyük bir tehdit olarak görüyor” dedi.
Gazeteci Şkay; Şam-SDG ilişkisinden ABD rahatsız
Şam’da yayın yapan en önemli özel gazetelerden El Vatan’ın genel yayın yönetmeni Canpolat Şkay Şam’ın öz yönetime ve SDG’ye bakışını şöyle anlatıyor;
“Şam’ın öz yönetimle veya SDG ile çok derin sorunları yok ki, SDG Şam ile doğrudan savaşa girmedi ve diğer terörist sayılan-sayılmayan muhalif grupların aksine Suriye ordusu ile SDG arasında kan dökülmedi. SDG’nin ilk ortaya çıktığı dönemlerde Suriye ordusu SDG’ye silah temin etti ki, Başkan Beşşar Esad bunu birden fazla kez dile getirdi. Şam onları Suriye vatandaşları olarak görüyor ve Suriye topraklarının bütün olarak kalması konusunda müzakere yoluyla etkilemeye çalışıyor.”
SDG’nin Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 30’unu kontrol ettiğini belirten Şkay SDG ve Suriye arasında içeriği net bir anlaşma olması gerektiğini savunuyor.
Suriye, 1973 yılındaki Arap-İsrail savaşından itibaren anayasada bulunan mahalli idareler dahil birçok kanunun askıya alındığı olağanüstü hal yasası ile yönetiliyordu. Geçtiğimiz on yıllar içinde bütün gücün ve yönetimin merkezde toplanmasına sebep olan bu olağanüstü hal durumu 2011 yılında kaldırıldı ancak fiilen savaş halinde olduğu için kanunun kaldırılması uygulamaları değiştirmedi.
Şam bağımsız küçük devletler, özerk yönetimler ya da federatif yapı gibi modellere şiddetle karşı çıkıyor ve mahalli idareler yasasının genişletilerek gücün merkezden ülke içindeki idarelere dağıtılmasını öngören bir modelin uygulanabileceğini savunuyor.
Ayrıca SDG’nin Suriye ordusuna entegre edilmesi, yine öz yönetimin polis gücü olan Asayiş’in iç işleri bakanlığına bağlanması gibi teklifler de konuşuluyor. Ancak bu konuşmalara ve tekliflere ilişkin taraflar arasındaki müzakerelerde henüz somut gelişme sağlanamadı.
Şkay’a göre Şam ile öz yönetim/SDG arasında müzakereler henüz bir anlaşma doğurmamış olsa da ABD’yi rahatsız ediyor.
Bu sebeple ABD’nin Türkiye’nin son operasyonuna ‘göz yumarak’ Kürtlere ‘yaptıklarınızdan memnun değiliz!’ vermiş olabileceğini belirten Şkay, “ABD bununla da yetinmiyor mesela, İdlib kırsalında ve Halep’in kuzeyinde Türk hükümetinin kontrolündeki bölgelerde bulunan bazı silahlı muhalif grupları desteklemek gibi özel bir gündemi var” dedi.
Kassarjian: ABD SDG’nin meşruluğunu artırmak isteyebilir
Türkiye uzmanı ve Lübnan Nahar gazetesi yazarı Sarkis Kassarjian’a göre Türkiye geniş çaplı bir operasyon için ABD-Rusya ve İran cephesinden yeşil ışık alamadı.
“Türkiye, Suriye ordusuna karşı bir operasyon yapacağım diyemediği için Kürtleri hedef alıyor gibi görünüyor” diye konuşan Kassarjian’a göre Türkiye’nin son operasyonunun birkaç mesajı var.
Operasyonların en önemli mesajının seçim havasına giren Türkiye’deki iç kamuoyuna olduğunu belirten Kassarjian şunları söyledi;
“Bence Türkiye’nin saldırılarla Kürtlere verdiği mesaj açık. Şam’a ise hem Kürtlerle arasına mesafe koyması hem de ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinde baskı yapmak istiyor. Sayın Erdoğan hem Başkan Esad ile görüşmek istediğini söylüyor hem de Suriye ordusundan askerlerin SDG ile birlikte olduğu noktaları vuruyor. Burada Türkiye normalleşme müzakerelerinde hem Kürtlerle hem de Türkiye’deki göçmenlerle ilgili Şam’a kendi istediği yol haritasını kabul ettirmeye çalışıyor. Ayrıca Rusya’nın ve ABD’nin sınırlarını da denemiş oldu.”
Amerika’nın Suriye politikasının hala net olmadığına dikkat çeken Kassarjian’a göre, Amerika Türkiye’nin desteklediği grupların SDG’ye yaklaşmasını sağlayarak SDG’nin Suriye çapında meşruluğunu sağlamak isteyebilir.(Kısa Dalga)