AKP Sözcüsü Çelik’ten ABD’ye ‘Suriye harekatı’ tepkisi
AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplantısı sona erdi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik toplantının ardından yaptığı açıklamada TSK’nin Suriye’deki hava harekatı ile ilgili yapılan açıklamalar için “Savaş politikası terimi terör örgütü dilidir” ifadelerini kullandı.
Çelik’in açıklamalarından bazı satır başları şöyle
Düzce depremi
Düzce depremi ile ilgili vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. AFAD, Kızılay tüm kurumlarımız ilk andan itibaren orada vatandaşın yanında. Devlet nerede? diye bir soru yok. Temel ihtiyaçların karşılanmasıyla ilgili sıkıntımız bulunmuyor. Bakan arkadaşlarımız halen oradalar. Bölgedeki hasarlı yapılara girilmemesi önem arz ediyor. Bu konularda vatandaşlarımızın resmi makamların açıklamalarına itibar etmelerini bekliyoruz.
İstiklal saldırısı
Pek çok arkadaşımız İstiklal Caddesi’nde vatandaşlarımızla beraber oldular ve oranın ne kadar çabuk normalleştiğini gördük. İstiklal Caddesi esnafı o kadar güçlü bir mesaj verdi ki, İstiklal Caddesi’nin adının ne kadar doğru olduğu anlaşıldı. Ben de Beyoğlu Belediye Başkanımızla birlikte İstiklal Caddesi’ni ziyaret ettim. Şehitlerimizi andık, yaralılarımıza şifa diledik. Hain saldırıdan sonra gerek Türkiye içinde terörle mücadele operasyonu gerek sınır dışında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mücadelesi bazı çevrelerde orantılı olmadığı şekilde yorumlandı. Paris’teki yürüyüşün, duruşun neden 15 Temmuz’da Türkiye için yapılmadığını çok sorduk. Bu soruya cevap veremeyenlerin İstiklal Caddesi’ndeki hain saldırı sonrasında bize orantısızlıktan bahsetmesi başlı başına yalandır.
Suriye ve Kuzey Irak harekatı
Türkiye’nin kendini savunma hakkını destekliyoruz diyeceksiniz, ondan sonra söyleyeceğiniz varsa onları söylemenizin manası olabilir. Ama hiç bunlara girmeden Türkiye’nin terörle mücadele hakkını, anayasal düzenini savunma hakkını göz önüne almadan Türkiye’ye uyarıda bulunmak ahlaksızlıktır. Bize bu şekilde mesaj tebliğ edenlerin hiçbir mesajını tebellüğ etmiyoruz.
Orantılılık konusunda dünyanın en hassas ülkesi biziz. Bizim 1 yıl içerisinde karşı karşıya kaldığımız terör eyleminin yüzde 1’le karşı karşıya kalanların yasaları nasıl değiştirdiklerini, hukuku nasıl zorladıklarını biliyoruz. Bir terör var bir de terör siyaseti var. Terör siyaseti birtakım argümanlar kullanıyor. Askeri operasyonları yaptığımız için bunun neticesi olarak Karkamış’ta roketli havan atılıyormuş. Burada suçlanması gereken roketleri, havanları atan terör örgütleridir. Sivil insanların, öğretmenlerin, çocukların üzerine atıyor. O zaman dünyada hiçbir devlet terörle mücadele etmesin; bunu mu söylemek istiyorsunuz?
İkincisi tutturmuşlar, bu bir savaş politikasıdır diyorlar. Bu bir terör örgütünün dilidir. Savaş iki meşru devlet arasında olur. Savaş dediğin zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti ile terör örgütünü aynı meşruiyete gösteren bir altyapı arayışıdır. Terörle mücadele operasyonlarına karşı savaş politikası terimini kullanan kim varsa doğrudan terör örgütünün sözcülüğünü yapıyordur. Türkiye Cumhuriyeti meşru ve egemen devlet olarak hakkını, anayasal düzenini kullanmaktadır.
Bir şekilde bu dili kullananların, hepsi verdiğimiz kayıplar karşısında bize dönük bir vahşetin politikası olarak önümüze geliyor. Son yaşananlar Türkiye’nin terörle mücadelesinin ne kadar haklı ve meşru olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Tahıl anlaşması
Tahıl anlaşmasının uzatılması, bu da sayın Cumhurbaşkanımızın girişimleri tarafından oldu, tüm taraflar tarafından ifade edilen de bu. Türkiye güçlü bir diplomasi ülkesidir. Devletler arasında hiçbir sorun ebediyen yaşamıyor. Böyle olsaydı, siyaset diye bir şey kalmazdı dış politikada. Son zamanlarda Cumhurbaşkanımızın attığı bu adımların sorunların çözülmesi çerçevesinde ortaya koyduğu hamlelerin son derece kıymetli olduğunu ifade etmek isterim.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO süreci
Atılan adımlar, yasal olarak garanti altına alınmalıdır. Terör örgütü sembollerinin yansıtılması asla kabul edilemez. Sizin egemenliğiniz altında terör örgütleri faaliyet yapabiliyorsa, bu güvenlik zaafıdır. Göz yumuluyorsa, ikiyüzlülüktür. Arkadaşlarımız görüşmelerle ilerlemelerin düzeyini değerlendiriyorlar. Türkiye, kendi perspektifi açısından yeterli bulduğunda evet deme noktasına gelecektir.
12 baro ile ilgili açıklama
Barolar hukuk kurumları. Hukukun üstünlüğüne, anayasal düzenin korunmasına yönelik hassasiyet beklersiniz. Türkiye’de on yıllardır bunları tehdit eden en büyük unsurların başında PKK terör örgütü geliyor. TSK’nın yaptığı askeri operasyonlara savaş politikası diyorlar. Bu aslında hukuksuzluktur. En hassas olması gerekenler hukuk organizasyonlarıdır. Barolar, Türkiye Cumhuriyeti’ne söylediklerinin onda birini PKK’ya söyleyemiyorlar.
Kılıçdaroğlu’nun 3 Aralık açıklaması
Siyasetin vizyon düzeyinde yarışması toplumumuza karşı ödevimizdir. İsteriz ki şeffaf vizyonlar ortaya koyan bir yarış olsun. Ama bizim karşı karşıya olduğumuz tablo; biz eser siyaseti yapıyoruz, onlar bunu engellemeye çalışıyorlar. Bunu birçok noktada görüyoruz. Libya politikası, Suriye’deki menfaatlerimizin korunması, TOGG… Keşke bunları yapmasalar ve bir vizyonda rekabet etsek. Karşımıza bir vizyon çıkarsa o vizyon temelinde rekabet etmek için sabırsızlanırız. Biz kendimize güveniyoruz. İnşallah bir zihni sinir projeyle karşılaşmayız.
EYT düzenlemesi
EYT ile ilgili çalışma tamamlanmak üzere. Son hali kısa zamanda Cumhurbaşkanımıza sunulacak. Son aşamaya geçince Meclis takvimiyle ilgili bilgi verilir.