Karar yazarı: AK Parti hem ekonomiyi enkaza çevirecek hem de seçimi kazanacak
“Türkiye’de bu defa ekonomiyi enkaza çevirmiş ve önümüzdeki dönemde de yönetilemez hale getirecek olan iktidar partisi, seçimi bir daha kazanacaktır”
Karar gazetesi yazarı Mehmet Ali Verçin, “AK Parti’nin enkaza çevirdiği ekonomiyi daha da yönetilemez hale getirip seçimi bir kez daha kazanacağını” öne sürdü.
Verçin, bugünkü köşe yazısında “Ne ironi yapıyorum ne de kelime oyunu. Bugün bütün verileri bir arada değerlendirdiğimde AK Parti’nin hem ekonomiyi mahvedeceğini hem de seçimi kazanacağını görebiliyorum” şeklindeki görüşünü paylaştı.
Verçin yazısının devamında şu ifadeleri kullandı:
Türkiye ekonomisi akranları (Brezilya, Meksika, Güney Afrika, Rusya, Hindistan, Malezya ve Endonezya vb.) içinde dünyanın “en kırılgan ve kredi notu en düşük” ekonomisidir.
1) Türkiye’nin “yatırım yapılabilir notu B+’dan B’ye düştü.” Bir arkadaşım “ölmüş hayvan kurttan korkmaz, bu saatten sonra notlar düşse ne olur düşmese ne…” dedi.
Bu arkadaşıma yanıldığını anlattım.
Yurt dışından alınan kredi sözleşmelerinde şöyle maddeler olur: a) Türkiye’nin kredi notu düşerse, kredi veren faiz oranını artırabilir. b) Krediyi geri çağırabilir. c) Kredi veren belirli bir oranda nakit depo isteyebilir, vs. vs.
Yani her not düşüşü, alınmış kredilerin bile maliyetini arttırır.
Yeni işlemlerde de alınacak kredinin miktarı azalır, vadesi kısalır, fiyatı artar vs. Tabi kredi verecek bir kreditör bulunursa…
2) Türkiye akranları arasında “dış borcun milli gelire oranı” bakımından en yüksek dış borcu olan ülkedir. Yıllardır dış borçların milli gelire oranı %55-60 seviyelerinde gerçekleşiyor. Akran ülkelerin çoğunun dış borçlarının milli gelire oranı %40’lar civarındadır.
3) Üstelik Türkiye, akranları arasında “en düşük döviz rezervine sahip” ülkedir.
Yabancı sermaye bir ülkeye girerken dış borçların az olmasına önem verir fakat “döviz rezervlerinin yüksek” olmasına daha fazla önem verir.
Rakamlara dökecek olursak, Türkiye’nin dış borcunun Milli Gelire oranı yaklaşık olarak %60 ve döviz rezervlerin dış borçlara oranı % 20’dir.
Akranlarda dış borç oranının milli gelire oranı yaklaşık %35 ve döviz rezervlerinin dış borçlara oranı da %45 civarındadır. Ayrı dünyaların ülkesi gibiyiz.
4) Türkiye %83,5 ile en yüksek TÜFE enflasyonuna ve %151,50 ile en yüksek ÜFE enflasyon oranlarına sahiptir.
5) Merkez Bankası gösterge faiz oranı ile enflasyon farkı en yüksek ülkedir: %73,5
6) Türkiye en yüksek dış ticaret ve cari açık veren ülkedir, vs. vs. vs.
İyi gibi giden ve aslında gelecekte, ya iyi olması mümkün olmayan ya da bir felakete yol açacak veriler de vardır.
Türkiye ekonomisinde ilerleyen günler deneler olabileceğine dair görüşlerini paylaşan Verçin, yazısını şu satırlarla sonlandırdı:
1) Son iki yıldır gittikçe azalan işsizlik oranı, yakında tersine dönecektir.
2) Enflasyon artışının katkısıyla gerçekleşen yüksek büyüme oranları düşecektir.
3) Bütçe açığı çok artacaktır. Genellikle enflasyonun artış sürecinde bütçelerdeki gelir artışları, gider artışlarından daha yüksek olur.
Fakat enflasyonun durağanlaştığı veya düştüğü ortamlarda tam tersi olduğu için sonuçta, bütçe açıkları büyür.
Zaten hükümet de hazırladığı orta vadeli programda, önümüzdeki aylarda ve yıllarda bütçe açıklarının büyüyeceğini öngörüyor.
Doğrusu, ekonomik sıkıntılar sadece Türkiye’nin sorunu değil bütün dünyanın sorunu.
Fakat diğer ülkeler karşılaştıkları ekonomik sorunları aşmak için bilimsel bilgi birikimi ile tecrübelerin gösterdiği yönde çaba harcarken, Türkiye yanlışı daha büyük yanlışlarla çözmeye çalışıyor.
Yani bir bakıma Türkiye, çözüm metodunda “Epistemik Kopuş” yaşıyor.
Geçmişte en belirgin Epistemik Kopuş “Marksist iktisat”la yaşanmıştı.
Marks, arz talep, fiyat, sermaye birikimi, kâr, vergi, yatırım, gelir bölüşümü vs. gibi “iktisadi bilgi birikimini” ve bu birikimin çoğu varsayımını reddederek; sınıf mücadelesi, artık değer, alt yapı-üst yapı, paylaşımı, sömürü ve kamu mülkiyeti vs. gibi kavramlarla, bu Epistemik Kopuşu gerçekleştirmişti.
Aslında Sayın Cumhurbaşkanı da “faiz sebep enflasyon sonuçtur” marka söylemiyle, bir “Epistemik Kopuş”a sebebiyet vermiştir.
Her Epistemik Kopuş “heterodoks” addedilir çünkü heterodoks kavramı, tabir caizse, bilinene itiraz eden, nereye çıkacağı belli olmayan yeni ve farklı bir yollar öneren; ana akımlara göre, bir bakıma yoldan çıkmış söylem ve eylemlerdir.
Ve.
Evet.
Bu “heterodoks hükümet”in seçimi kazanma ihtimali var diyoruz, perşembeye.